2005’e veda

Martı Uçurtma Kulübü,  2005 yılını dolu dolu  etkinlikleri ve  artan üye sayısı ile tamamladı.  Halit beyden alınan bilgiye göre sitemize üye olanların sayısı 1020. Gerçi etkinliklere ve foruma katılanlar yaklaşık 15-20 kişilik sabit bir gurup olsa da, 2005 yılında çekirdek üye sayısındaki artış oldukça tatmin edici.

Yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi Halit bey getirdiği şampanya ile yılın uçurtmacılarını kutladı, Ziya beyin nefis baklavaları, Erhan beyin “soğuk çayı” (kanyak) ve Abdullah beyin sıcacık deml çayı sayesinde hem karnımız doydu hem içimiz ısındı.

Gelelim günün olaylarına;

Alana varır varmaz yepyeni KAP(uçurtma ile hava fotoğrafçılığı) ekipmanımı çıkarıp kurdum, o sırada üzerinde 5-6 çeşit rüzgar oyuncağı bağlı Erhan beyin flowform uçurtması, fırtına sebebi ile 15-20 kg kadar çekmekte idi, sonuçta benim KAP mekanizmasının ağırlığını umursamadı bile.

Bu ilk karede henüz ip serbest bırakılmakta

Kamera yükselir yükselmez başladım deklanşöre basmaya, ama iş oldukça zor, zira fırtınadna dolayı mekanizma sallanıyor sürekli, hava kapalı ışık da az, sonuçta birçok resim net çıkmadı. Bu resimde solda Emin,Ziya ve Halitbey, ortada ben, sağ üstte de alıcının antenini görmek mümkün

Uçurtmaya bağlı olan rüzgar oyuncaklarına Ziya beyin bombası olan kardan adam ekleniyor,
kardan adamı görmek lazımdı gerçekten.

Evet bu resim de fena sayılmaz ama feneri çekemediğim için üzülmüyor da değilim.

Abdullah beyin flowformu bize poz verdi.

Halit bey ve Abdullah bey’e hissettirmedne resmini çekiyorum,
bu alet casusluk işlerinde de kullanılabilir mi acep 😛

Techizatı indirip resimleri bilgisayara aktarıyor, bu sefer çok daha yükseğe gönderiyoruz.
Bir de aşağıda poz veriyoruz, pek net değil ama olsun.

KAP cihazını gerçekten çok sağlam yaptım havada birşey olmasın diye,
ama birşeyi atlamışım, Yatay dönüş servosunun bağlantı vidasını kısa tutmak hataydı,
uzunu ile değiştirmeyi unutmak ise daha büyük bir hataydı. Rüzgardan dolayı yediği şoklara dayanamamış olsa gerek ki, sadece 3 dişi tutan vida sıyırınca bizim KAP modelcilerin “dead dive” dediği şeyi yaptı. 30-40 metreden düşüşünün her saniyesini azım açık seyrettim. Yere çakıldığında ise hurdaya benziyordu.
Kullandığım CANON IXUS V2 kamera pek ağır pek hantal ve pek eski olması sebebi ile asıl olarak radyo sistemine üzülsem de, En pahalı parça olan radyo alıcısının 1000 den fazla kez bu olayı yaşamış olması  ve hala hayatta olması içimi ferahlatıyor. İşin acaip yanı ağırlığını magnezyum alaşım kasasına borçlu olan kamera, toprağa bir parça gömülmüş olmasına ramen sapasağlam ))))  bu resmi de o kamera ile çektim.

Abdullah beye kameranın çalıştığını söylerken bayağı mutluydum,
o da gülümseyince bastım deklaşöre.

Bakdık fırtına durmuyor toparlandık, Halit beyin önerisi olan Ataköy 9. kısımın bitimindek boş alana yollandık, bu sırada Altan ve Erol  geldi.

Yeni alanda pozisyon aldık, işin garip yan bu alanın dibinde birsürü ev varken, tüm alan bali kutuları ve bali li poşetler ile dolu, buz gibi havada tinercilerin mekanına gelen bu 12 adam hakkında çevre sakinleri ne düşündü acep ?

Erol bulduğu baliyi  eline alır almaz kendini kaybetti, tabi bünye alışık değil,
farklı marka olunca çarpıyor adamı )))

Halit bey şampanyayı açınca herkez poz verdi, ben makinayı tutuyordum ama ekibin geri kalanı bu şekilde.
Bu arada Erol yeni yeni ayılıyor, gözlere dikkat )

Erhan beyin hazırladığı fonun önüne kurduk sofrayı.

Günün en çok resmi çekilen şeyi, yemekleri oldu

Baklavanın katılımı ile Erol ve ben pek mutlu olduk.  Ye ye bitmedi.

Hava kararınca ışıklı uçurtmalar peydah oldu. Serçin hocanın Dopero’su bir miktar reflektif malzeme ile bu hale geldi.
Dopero bir an düşer gibi yapınca Serçin hoca panik yaptı ve “Doperoda Panik” espirisi ile güldük, daha sonra türev alarak “Doperodaki Hayalet”, “Phantom of the Dopero” şeklinde devam edip, kötü espiri nasıl yapılır herkeze gösterdim.

Kırlangıç ve kartal beraber poz verdiler.

Saat 5:45 de pılımızı pırtımız toplayıp arabalara yollandık, ama arabaların önünde yapılan sohbet koyulaşınca, yakında bir kafe olduğunu görüp çay içmeye gittik.  Meğer kafe dedikleri yer Ataköy 9’un “piyasa mekanı” imiş ))  Üstü başı çamur içinde donmuş 12 adamın, kuaförden çıkmış kızlar ve Kurtlar Vadisi kostümlü erkeklerin arasından geçip bu nezih mekanı şenlendirmesi oldukça hoştu. Biraz emanet durduk ama umursamadık verdik kendimizi sohbete

Bu ikiliye dikkat, her yere lazım valla.

Değerlendirme: 23 Nisan 2005’de Zeytinli Uçurtma Festivalini saymazsak, bence yılın en iyi etkinliği oldu.
Bütün gün gülündü eğlenildi,  sohbet ve geçen yılın değerlendirmesi sohbetlerin konusu oldu.

Günün kayıpları ise şöyle; Serçin hocanın Flowformu denize uçtu, benim KAP harap oldu,
Muhtemelen kulübün çekirdek kadrosu bu haftayı grip olarak yatakta geçirecek 🙂

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *